18 Mayıs 2013 Cumartesi

ŞEFAAT İNANCI DÜNYADAKİ KAYIRMACILIĞIN, RÜŞVETİN, YOLSUZLUĞUN, AHLAKSIZLIĞIN AHİRETE UYARLANMASINDAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR!

Şefaat inancı Allah’ın ulûhiyetine, hükümranlığına ve otoritesine müdahaledir.
Aslında şefaat anlayışının temelinde Kur’ân’ın belirlediği peygamber tasavvurunun dışına çıkmak vardır.

İnsanlar alışık oldukları üzere Dünya işlerinde  işlerini gördürmek için gereken aracılara ulaşarak, müdürleri, hakimleri, doktorları etki altına alarak İşlerini öne aldırmaktalar veya işlerini en kaliteli bir şekilde gördürmekteler. elbette bunun bir de bedeli vardır, bu bedel hiç şuphesiz Rüşvettir!

İşte insanlar rüşvetle işlerini ayrıcalıklı bir şekilde hem, daha hızlı gördürüyorlar hemde mümkün olan en güzel hizmeti alıyorlar, bu şekilde gerek servet Kazanıyorlar gerekse adaleti yanıltarak haksız oldukları bir davayı bile kendileri lehine kazanabiliyorlar, bu gibi vakalara günümüzde rastlamak gayet vakayı Adiyeden dir, yani sıradanlaşmış bir durumdur.

Günlerce bir devlet dairesinde işini halletmeye uğraşan zavallı vatandaş ne çileler çekerken, devlet dairesinde bir adamı olan kişi gidip aylarca beklemeden işini en ön sıraya aldırıp erkenden işini gördürebilmektedir, veya bir İhale düşünün eğer ihalenin yapıldığı ilgili kuruluşta adamı olan yada oraya baskı yapabilen bir tanıdığı olan kişi söz konusu ihale hakkında gereken gizli bilgilere ulaşabilmekte muammen bedeli öğrenip ona göre tedbir alıp İhaleyi kapmaktadır.

Bir çok işte bu durum geçerlidir, bu kayırmacılığı yapanlarda ortak özelliklerden birisi de kendilerine bu ayrıcalıkları sağlayanlara karşı çok yalaka olmaları şak şak şakçı olmaları ve onlara sürekli hediyeler ve rüşvetler vermektedirler. bu sebeple de bu kayırma çarkı onların lehinde işlemektedir. İşte insanlar ahiret işlerini de aynı mantıkla hareket edip halletme yoluna gitmektedirler, bunun için sıkça peygambere yalakalık yapılmaktadır salavatlar sırf bunun içindir. hatta sünnet namazlar vs ire başına sünnet eklenen her şey peygambere yapılan yalakalığın bir emaresidir ve karşılığında Peygamberden karşılığında ŞEFAAT beklenemktedir. hatta ezanlardan sonra okunan ezan duasında önce peygamberi Makamı Mahmuda çıkarıp sonra ondan mutlak şefaat beklentisi vardır.

ŞEFAAT İNANCI DÜNYADAKİ KAYIRMACILIĞIN, RÜŞVETİN, YOLSUZLUĞUN,AHLAKSIZLIĞIN KAYIRMACILIĞIN AHİRETE UYARLANMASINDAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR!

Daha başta gözler şaşılaşmış, akıl yamulmuş, mantık savrulmuştur. Bütün kâinat onun yüzü suyu hürmetine yaratılınca, Allah kâinatı Nur-u Muhammed’inin hakikatinden yaratınca, her şey ondan ve onun için yaratılınca- ki bunlar Yunan felsefesinden ve Hristiyanlıktan aynen iktibastır- sırf nur olan, gölgesi yere düşmeyen, üstünde bir bulut ile gölgelendirilen, taşa bassa izi çıkan, kuma bassa çıkmayan, önünü gördüğü gibi arkasını gören, binlerce mucize halesi içinde hâşâ yarı tanrı gibi dolaşan, Ayı bir eliyle şak diye ikiye bölen, elinden sular fışkırtan vs. bir peygambere öbür dünyada şefaat yetkisinin verilmemesi düşünülemez (!) Hristiyanlıktaki gibi tüm yargılama hakkının ona da verilmesi çok görülmemeli (!) Peygamberimizin Hz. İsa’dan aşağı kalması hiç olacak şey mi? (!)

Kur’ân’ın yok etmeye çalıştığı, şirkin en belirgin ifade tarzı olan şefaati? Allah ile kul arasına aracı sokmak ha? Allah’tan başkasının azaptan kurtaracağına inanmak isim değiştirmiş şirktir. ‘Mâliki yevmiddîn’ i katletmektir. Hüküm /ceza gününün tek mâliki ve hâkimi olan Allah’ın hükümranlığını elinden almak demektir. Çünkü kime sorarsanız sorun, tüm insanların en büyük hedefi ebedi saadeti garantilemektir. Bu kadar büyük bir gayeye ulaşmak da, Peygamberin, evliyanın vs. şefaatine bağlı ise, insanların bu kimseleri ilahlaştırmaları kaçınılmaz bir sondur. Allah bu yüzden şirkin bu ana damarını baştan kesmektedir. Şefaat tamamıyla bir müşrik akidesidir. İslam onu yok etme savaşı vermiştir. Tıpkı faiz, kölelik gibi kaldırmaya çalıştığı, o cahiliye toplumunun bir hastalığıdır.

Şefaat inancının doğrudan Allah’ın ulûhiyeti ile alakası vardır. Şefaat inancı Allah’ın ulûhiyetine, hükümranlığına ve otoritesine müdahaledir. O yegâne ilah, otorite olduğu gibi, yegâne Rab’tır. İlah kimse, şefaat da O’nundur. Mülk kimin ise, şefaat hakkı da O’nundur. Şefaat bütünüyle Allah’ındır. [Zümer /44] Şefaat ayetlerinin hemen hemen tamamında mülk ile şefaat arasında doğrudan bir bağ kurulmuştur. Herhangi bir peygamberin, meleğin veya evliyanın şefaat edebilmesi ancak ilah olması, mülkün sahibi olmasıyla mümkündür. Bu ise muhaldir/ imkânsızdır. 

O’nu bırakıp başka ilahlar edineyim. Öyle mi? Eğer Rahman olan Allah bir zarar vermeyi dileyecek olsa -ki dilemez- o ilahlarınız bana zerre kadar şefaat edemez…” [Yasin /23-4]ti ayetinde de olduğu gibi, ilah edinmenin nedeni onların şefaat edeceği beklentisidir. Peygamberimizin şefaat edeceğine iman da er-geç onu ilahlaştırmaya, ona ibadet etmeye insanları sevkeder! Bazı cahillerin sünnet namazları, peygamberin şefaatine nail olmak için kılmaları gibi. Ya da –ibadet formatında- milyarlarca salavatı şefaat beklentisiyle getirmeleri gibi!

Yine şefaat ile mülk kavramın alakası vardır. Mâlik’ül-Mülk kim ise, Malik-i yevm’id-din kim ise, şefaat de onundur. O yegâne hâkim ve mülkün sahibidir. Mülküne, melekûtuna kimseyi ortak etmediği gibi, hükümranlığına, insanları yargılamasına da kimseyi ortak etmez.
Yargı Günü’nün ne olduğunu sen bildin mi? Evet, bildin mi nedir o Yargı Günü? O gün kimse kimse için bir şey’e mâlik olamaz, (kimse kimseye hiçbir şekilde yardım edemez) emir o gün Allah’ındır” [İnfitâr /19]
O gün bırakın şefaat etmeyi, insanlar O’nun huzurunda konuşmaya bile cesaret edemezler.
“Hiç kimse O’na karşı söz söyleme cesaretini kendinde bulamayacak. Ruh / Cebrail ve meleklerin saf saf dizildiği gün kimse ağzını açamayacak, ancak Rahman’ın izin verdikleri müstesna. Onlar da sadece doğruyu söyleyecek.” [Nebe /37-8]

“... O gün Rahmanın huzurunda sesler kısılır, fısıltıdan başka bir şey işitemezsin.” [Taha /108]
 Ramazan KOYUNCU

1 yorum:

Yönetici tarafından uygun bulunmayan yorumlar silinecektir.