Kur'an-ı Kerim'de 12 farklı ayette geçen bir kavramdır ve Kur'an'a göre "tek ilah" manasına gelmektedir. Ehli Sünnet anlayışına göre ise "İslam'dan önceki tek tanrılı din anlayışı" (Monoteizm) olarak tanımlanır. Çoğu gelenekçi İslam anlayışına göre ise bu kavram Hz. İbrahim'in dini diye anlatılır, oysa ki tüm peygamberlerin
dini İslam'dır. Haniflik, müslüman olmadan önceki aşamadır diye düşünebiliriz, yani
öncelikle tüm putların yıkılmasını gerektiren aşamadır. Dolayısıyla
haniflik toplumsal değil, bireysel bir unsurdur, öyle ya kimin ne putu
vardır bilinmez (ya da neyi kendisine ilah edinmiş olduğunun bilinmemesi gibi). Müslümanlar ise ancak putlardan arınmış bir dünyada kendilerine yer
bulabilir ve her müslümanın öncelikli gayesi Allah'ın rızasını kazanacak
birer mümin olmaktır.
Müslümanlık öyle hazıra konulmuş, mirasla elde edilmiş bir ayrıcalık
değildir, olmamalıdır, olamaz da. Her müslüman, yetiştirdiği evlatlarını
önce hanif olmaya, sonra müslüman olmaya ve nihayetinde de mümin olması
için çaba sarfetmesi gerektiği yönünde eğitmesi çok daha olumlu bir
davranış olacaktır, belki ancak böylece bihaber değil, oldukça haberdar
bir nesil oluşacaktır.
Hanif - Müslüman - Mümin
Hanif - Müslüman - Mümin
Belli kaideleri yerine getirince her kişi müslüman olabilir ama Allah katında bu yeterli değildir, mühim olan bunu bilinçli yapmak ve
her türlü sınav dünyasında olduğumuzu unutmamaktır. O yüzden, her
defasında çevreye bakıp, iyi bir müslümanım demek bile size özgü bir
sınavdan aslında başarısız olmanızı doğurabilir. Allah'ın bir çok
ayetinde hatırlattığı o mesaj gayet açıktır: "bir hanif olarak dine sarıl!"
Geleneksel Ehli Sünnet
anlayışında Allah'a iman etmenin tek yolu Müslüman kavramı üzerinedir ve
bu anlayış içerisinde tüm kural ve yöntemler belirlenmiştir, aksi bir
düşüncenin olmasına müsaade edilmemektedir. Elbette Allah katında din
tamamlanmıştır ve adı da İslam'dır, dolayısıyla bu dine tabi olan herkes
Müslüman olarak tanımlanır. Zaten Müslüman kavramının kelime manası İslam dininden olan, İslam'a inanan anlamındadır. Hem, Kuran ayetlerinde bir kavramla daha karşılaşıyoruz ki, o da Mümin kelimesidir, bu kelime de imana yönelmiş anlamına gelmektedir.
Hanif olmak, Müslüman olmak ve
Mümin olmak arasında belirgin bir fark vardır; bu farkı görebilmek için
kavramların barındırdıkları mahiyetleri iyi bilmek gerekir:
- İslam dininden olan herkes Müslümandır
- Canıyla ve malıyla kendini dine veren ve Allah rızasını kazanma gayretinde olanlar da Mümindir
- ya Hanif?
Kur'an-ı Kerim, Güneş takvimine
göre 14 asırdır insanlığa verilmiş bir nimettir. Bugüne kadar nice insan
gelip geçmiştir, bu süre içerisinde kurulan uygarlıklarda İslam dini
belirleyici ve bağlayıcı da olmuştur. O dönemlerde ve bugüne de
yansıdığı gibi İslam dinine geçmek isteyen ya da İslam'la tanıştırılmak
istenen herkes (Müslüman anne-babadan doğan çocuklar da) belirlenmiş
kurallar mertebesinde İslam'la tanıştırılmaktadır ve İslam dininde
kimseye sorgulama hakkı verilmemektedir. Bir şekilde Hanif kavramıyla
tanışan Müslüman olmuş kişilere de yukarıda değindiğimiz gibi "İslam'dan önceki tek tanrılı din anlayışı" denip
geçiştirilmektedir. Ayetler ışığında baktığımızda bunun doğru mu
olduğunu ya da başka bir mahiyeti mi olduğunu görebiliriz.
Kuran'da Hanif kavramı 12 defa
geçmekte ve bu ayetlerin çoğunda Hz. İbrahim'le birlikte
değinilmektedir. Bunun nedenini yine Kur'an'daki ayetlerden
çıkarabiliriz; Biliyoruz ki Hz. İbrahim çok tanrılı ve putperest bir ortamda
yetişmiş, buna rağmen atalarının çoklu tanrı anlayışını benimsememişti, o,
tek bir ilah olabileceği düşüncesine kapılmıştı ve onu aramaya
koyulmuştu (bkz: 6/En'am: 76-78).
Hanif kavramı bu yüzden
önemlidir, çünkü Allah'ı önce biz aramalıyız ve bulmaya koyulmalıyız,
bunun için de basmakalıp düşüncelerden sıyrılmaya çalışmalıyız:
önce Hanif, sonra Müslüman ve nihayetinde de Mümin olmalıyız; Allah,
herkesin adilce değerlendirileceğini ve cennetlerdeki katların da bunun
için yaratıldığını söylemektedir, o halde sanmamalıyız ki "Müslüman
doğduk, Müslüman yaşarız ve mükafatımızı alırız" diye, hayır, kimse
seçilmiş değildir, seçilmiş olanlar sadece peygamberlerdir ve biz
insanlar, kaderi döngüyü her zaman yaşamak zorundayız. Allah katında din
tamamlanmıştır ve revize edilmeyecektir ama bize Kur'an-ı Kerim
bırakılmıştır, Sırat-ı Müstakim'de dimdik ve doğru yürüyecek olanlar da
Kitab'a sımsıkı sarılacak olanlardır...
Hanif'le ilgili ayetler, mealen;
2/Bakara-135: Dediler ki: "Yahudi veya Hristiyan olun ki hidayete eresiniz." De ki: "Hayır, (doğru yol) HANİF (muvahhid) olan İbrahim'in dini(dir); O müşriklerden değildi."
3/Ali İmran-67: İbrahim, ne yahudi idi, ne de hıristiyandı: ancak, O HANİF (muvahhid) bir müslümandı, müşriklerden de değildi.
3/Ali İmran-95: De ki: "Allah doğru söyledi. Öyleyse Allah'ı bir tanıyan (HANİF)ler olarak İbrahim'in dinine uyun. O, müşriklerden değildi."
4/Nisa-125: İyilik yaparak kendini Allah'a teslim eden ve HANİF (tevhidi) olan İbrahim'in dinine uyandan daha güzel din'li kimdir? Allah, İbrahim'i dost edinmiştir.
6/En'Am-79: "Gerçek şu ki, ben bir muvahhid (HANİF) olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben müşriklerden değilim."
6/En'Am-161: De ki: "Rabbim gerçekten beni doğru yola iletti, dimdik duran bir dine, İbrahim'in HANİF (muvahhid) dinine... O, müşriklerden değildi."
10/Yunus-105: Ve: "Bir muvahhid (HANİF) olarak yüzünü dine doğru yönelt ve sakın müşriklerden olma,"
16/Nahl-120: Gerçek şu ki, İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allah'a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi (HANİF) ve o müşriklerden değildi.
16/Nahl-123: Sonra sana vahyettik: "HANİF (muvahhid) olan İbrahim'in dinine uy. O, müşriklerden değildi."
22/Hacc-31: Allah'ı birleyen (HANİF)ler olarak, O'na ortak koşmaksızın. Kim Allah'a ortak koşarsa, sanki o gökten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgar onu ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir.
30/Rum-30: Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir HANİF) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiç bir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.
98/Beyyine-5: Oysa onlar, dini yalnızca O'na halis kılan HANİF'ler (Allah'ı birleyenler) olarak sadece Allah'a kulluk etmek, namazı dosdoğru kılmak ve zekatı vermekten başkasıyla emrolunmadılar. İşte en doğru (dimdik ve sapasağlam) din budur.
Yukarıdaki ayetler Ali Bulaç
mealindendir ve çoğu mealin Hanif kavramına hassas olmadığını
görmekteyiz, dileyen herkes yukardaki ayetleri diğer meallerle
karşılaştırabilir ve arapça okumayı bilmeyenler de ilgili ayetlerin
latince transkriptinde Hanif kavramını görebilirler. Meallerde Hanif
yerine Muvahhid kullanıldığı da olmaktadır ve bu kelimenin tam sözlük anlamı da "birleyen" demektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yönetici tarafından uygun bulunmayan yorumlar silinecektir.